Serinin bu ikinci yazısı apart rutinini esas alıyor. Bunu birnevi İstanbul’da hayatta kalma mücadelesi gibi de düşünebilirsin. Ruhsatsız işletilen aparttan apar topar kovulduktan sonra yeni aparta da bir göz atalım.

Önerilen Yazı
Apart Günlükleri’nin henüz önceki yazısına göz atmadıysan seni şöyle alalım. Keza bulunduğun yazı içinde eski yazıya âtıflar bulabilirsin.
Apart yaşantısının günlük rutini bir evde yaşamaktan biraz farklı. Çoğu apart sistemi aldığı aylık ödemenin içerisine fatura ve internet gibi imkanları da dahil ettiğinden evde yaşanan ‘tasarruf’ kavramı apartlarda pek geçerli olmuyor. Yalan yok, kışı peteği kökleyip camları açarak atletli bir şekilde geçirmiştim. Sanırım apart rutininin tek sorunu gıda tarafını yönetmek.
Apartta eğer kişisel bir buzdolabın yoksa gıda konusunda atacağın adımlar da kısıtlı. Özellikle uzun süreli bir gıdayı stok yapma gibi bir imkanın olamıyor. Hatta köyden ya da memleketinden getirdiğin bir gıdayı ortak kullanılan bir buzdolabına koyduğunda başka bir gün onu aynı yerde görememen muhtemeldir. Bunu defalarca yaşadım. Kimi zaman 1-2 günlük tüketim hedefiyle dolaba yerleştirmek istediğin ürünlere bile yer bulamadığın olabiliyor. Söz konusu ortak kullanım olunca dolabı eşit bölgeler halinde kullanmak pek mümkün değil tabi.
Yemek konusu tartışılması gereken ilk konulardan olsa da apart rutini aslında başka benzer başka sorunları da ortaya koyuyor. Özellikle ortak mutfak, ortak çamaşırhane gibi yerlerde bir sıra bekleme olayına maruz kalıyorsun. Bu durumun temposu apartta kalan kişi sayısına göre değişebilir. Beni baz alacak olursak fazla kalabalık değildik. Haliyle çoğu zaman yıkama ve kurutma cihazlarında boşluklar bulabiliyordum. Ama cihazları temiz bulamıyordum, o yarı. Bu konuda yaşadığım ve yaşattığım tek sorun sanırım çamaşırları beklerken uyuyakalmaktı. “Uyrusan ölürsün.” repliği apart sisteminde “Uyursan dökülürsün.” şeklinde anlaşılıyor olsa gerek uyuyakaldığımızda almayı unuttuğumuz çamaşırlar bir köşeye atılmış halde buluyorduk.
Apart deneyimim boyunca hırsızlık ya da benzer bir vukuata hiç rastlamadım. Farklı kültürlerden bir arada insanlar aynı çatı altında da olsa herkes kendi halinde ve elindiğinden geldiğince saygılı şekilde davranmaya çalışıyordu. Hatta bulunduğum apartların hepsi akşam belli bir saatten sonra kapı gözetimi için görevli ayarlıyor, bazıları giriş çıkışları kart okutmalı sistemle sağlıyordu. İstanbul’da yaşandığının farkında olunmasından ötürü olsa gerek apartlar önlemlerini alma gereği duyuyorlar.
Apart ilişkileri mahalledeki komşu ilişkileri gibi değil. Gürültü çıkaran, özel alanını işgal eden zihniyetlere pek fazla denk gelmiyorsun. Buna yeltenenler de kısa sürede zaten yönetim tarafından tespit edilip gerekli uyarıyı alıyorlar. Aslında apart sistemi yasal yükümlülüklere sahip olduğu sürece gayet sağlıklı şekilde yürütülebiliyor. Odaların temizliğinden içerisindeki eşyalara kadar sorumluluğun sende olduğunu unutmamalısın. Bir otel konforu elbette yok.
Apart rutinine ait bazı noktalara kısaca değinmiş oldum. Senin bunların dışında bir apart deneyimin varsa dinlemek isterim.
Bir yanıt yazın